Teknoloji Üzerine Diyaloglar – 7 Yapay Zeka

LinkedIn

Google – EDAM işbirliği ile başlattığımız bu seride, birbirinden farklı sektörlerin önde gelen isimleriyle teknolojiyi, dijital dönüşümü konuşuyoruz. Bu seri kapsamında yeni diyaloglar yaratabilmeyi ve Türkiye’de politika yapım süreçlerine fikirsel katkı sağlayabilmeyi umuyoruz.

Yapay Zeka günümüzde bir rekabet unsuru.

Araştırma firması Gartner verilerine göre, dünya genelinde yapay zeka çalışmalarına ayrılan bütçenin 2022 yılında 3.9 trilyon dolar. McKinsey ise bu bütçenin, 2030 yılında 3 trilyon ABD doları olacağını öngörüyor.

Amerika yapay zeka yatırımları konusunda lider ülke konumunda.

Kanada yapay zeka üzerine ulusal bir strateji çıkartan ilk ülke. CIFAR’ın liderliğinde yürütülen bu strateji Kanada hükümeti, Facebook ve RBC  Foundation tarafından finanse ediliyor.

Yapay zeka alanında en büyük oyunculardan biri olan Çin ise, Temmuz 2017 yılında ‘Yeni Nesil Yapay Zeka Geliştirme’ planını açıkladı. Çin’in hedefi 2025 yılında yapay zeka alanında ‘dünya lideri’ olmak ve 2030 yılında yapay zekanın ‘ana’ merkez haline gelmek.

Türkiye’nin ise henüz bir ulusal yapay zeka stratejisi yok.

Ulusal hükümetlerin, yapay zekanın sunduğu fırsatları ve inovasyon potansiyelini değerlendirme kapasitesini değerlendiren Oxford Insights raporuna göre Türkiye 194 ülke arasında 46. sırada…

Yapay zeka kavramını, Türkiye’deki kapasiteyi ve sektörün geleceğini, ülkemizde konunun öncülerinden olan 50 Soruda Yapay Zeka kitabının da yazarı, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri öğretim üyesi, Prof. Dr. Cem Say ile konuştuk…

N.D: Çok soyut bir kavram olarak kalan bir tanım, yapay zeka nedir? Yapay zekanın mantığı nedir?

C.S: Yapay zeka büyük bir proje aslında. İlk çıktığında bir mühendislik projesi olarak çıkıyor, bu kelimeleri seçmelerinin sebebi, o zamana kadar bilgisayarın yapamadığı, sadece insan zekasına has görülen işlerin tamamını bilgisayara da yaptırmak için kolları sıvama konulu bir toplantıyla başlıyor. İnsan beynini taklit ederek, insan beyni hangi problemi çözebiliyorsa, nasıl düşünüyorsa onun tıpatıp aynısını hatta mümkünse insanlardan daha hızlı, daha verimli, daha ucuza bilgisayarlara yaptırma projesi.

Bunun mümkün olduğunu gören bir grup bilim insanı tarafından çalışmalar başlatılıyor. İsimle ilgili şu sıralardaki kafa karışıklığının bir başka sebebi de son yıllarda “machine learning”  (Ethem Alpaydın “yapay öğrenme” olarak çeviriyor) veya “derin öğrenme” kavramlarının yapay zeka kavramının önüne çıkmış olması. Kavramlar karıştırılıyor. Yapay öğrenme, yapay zeka denen genel projenin alt kalemlerinden bir tanesi. Ama son yıllarda en çok ilerleme kaydedilen ve en çok uygulama alanı bulan kısmı bu olduğundan, yapay zeka ile yapay öğrenme karıştırılıyor.

N.D: Yapay zekanın kullanım alanlarına baktığımızda, en tartışmalı konulardan biri de etik boyutu. Bu konuda sizin bu teknolojiye ve üretildiği amaç uğruna kullanılırken karşılaşılan etik problemlere bakış açınız nedir?

C.S: İnsan hayatına karışan her teknoloji, doğası gereği bir etik konusunu da beraberinde getiriyor. Yapay zeka ve etiğin son zamanlarda böyle sık konuşulması aslında bu teknolojinin insan hayatına hakikaten karışmakta olduğunu gösteriyor. Etik tartışmaları da bu teknolojinin kullanımındaki penetrasyonun bir göstergesi. Bu durumun altını çizelim. Ancak etik olan nedir? Bu teknolojiyi hangi alanlarda kullanmalıyız, ne kadar hayatımızın içine sokmalıyız sorunsalının kısa ve tek bir cevabı yok. Isaac Asimov’un romanlarında işlendiği gibi 3 cümlelik cevabı yok, gerçek hayat o kadar karışık ki,  dönüp dolaşıyor tam o sizin koyduğunuz kuralın aslında kötü sonuç verdiği bir durum da ortaya çıkartabiliyor.

N.D: Bir akademisyen olarak, sizce ütopik dünyada yapay zekan nereye gider?

C.S: Çok güzel bir soru. Ben bu işin teori tarafındayım daha çok. Yapay zekanın babası Turing, ilk başta enteresan bir şekilde teorik çerçeveyi çok güzel çizmiş. Elektronik bilgisayar ortada yokken adam bilgisayarın ne yapamayacağını yani evrensel sınırlarını ve en önemlisi onun dışında başka her şeyi de yapabileceğini göstermiş. Teorik olarak insan beyni denen makinenin yapabildiği her şeyi yapay zeka da yapabilir. Bu noktada bilimsel olarak insan beyninin nasıl çalıştığını tam olarak anlamak adına gidilecek çok yolumuz var. Ünlü bir laf vardır, “teoride, teoriyle pratik arasında bir fark yoktur ama pratikte vardır!” diye… Şu anda bilimin en heyecanlı problemi aslında bu. Mevcut evrim yoluyla gerçekleşmiş olan insan beyni denen bilgisayarın nasıl çalıştığını, bu bizim elektronik bilgisayarları anladığımız netlikte anlayamıyoruz…

Diğer bir taraftan da hızlı ve şaşırtıcı bir ilerleme söz konusu. Derin öğrenme tekniğini kullanarak yapılanlar herkesi şaşırttı. Go oyunu bir bilgisayar tarafından öğrenilebilir hale geldi. Halbuki usta Go’cular oyunu nasıl oynadıklarını bir algoritmanın öğrenebileceği şekilde ifade edemiyorlar. Yani, mesela ben gördüğüm bir insanı bir daha gördüğümde nasıl tanıdığımı söyleyemiyorsam, aynı şekilde adam da, “buradan beyaz kazanır” yargısına nasıl vardığını söyleyemiyordu. Söyleyemediği için de onun programını eski moda usulle yazamıyorlardı. Ama Google makinaya milyonlarca oyunu kendi kendine oynatıp  oyunu çözdürmeyi başardı.

N.D: Türkiye’deki yapay zeka ve benzeri teknolojileri geliştirmek ve bu teknolojilerden faydalanmak içim neler yapılmalıdır? Bunu yapacak kapasitemiz var mı sizce?

C.S: Yapay zeka konusunda ülkemizde  potansiyele sahip insanlar var. Yapay zeka heyecanlı, güzel, dünyada da yükselmekte olan bir konu olduğu için, bu konuya ilgi duyan genç sayısı da artıyor. Her sene 2 milyon kişi mi ne üniversite sınavına giriyor. Boğaziçi Mühendislik Fakültesi bu sınava giren öğrencilerin en başarılı %0,1’inden oluşuyor. Bu kapsamda, insan kapasitesi noktasında bir problem yok.

Ancak Türkiye’de bir sürtünme faktörü problemi var. Örneğin, Ekşi Sözlük Facebook’tan 8-9 yıl önce bulunmuş bir olay. Ekşi Sözlük, Amerika’da kurulmuş bir iş olsaydı, kurucusu şimdi Zuckerberg olmuştu. Ülkemizdeki kültür ve yönetim sınırları içerisinde kapasitemizi verimli kullanamıyoruz. Yetiştirdiğimiz mezunlar da yurt dışına gidiyor çalışmak için. Devlet tarafından standartların oluşturulmasına, eylem planları yapılmasına ve uygulanmasına, genç beyinlerin teşvik edilmesine ihtiyacımız var. Kanunların bu gelişmenin önünü açacak şekilde revize edilmesine ihtiyacımız var. Liyakat sistemine ihtiyacımız var.

Ülkemizde, yapay zeka rüzgarı esmeden önce 80’lerde, bu işi yapan, bilen, gün be gün takip eden insanlar var. Kapasitemiz var, geri kalmamız için hiçbir sebep yok. Bu insanların desteklenmesine ihtiyacımız var. Ve elbette yatırıma ihtiyacımız var.

Politika Perspektifinden: Ne yapmalı?

  • Kamu tarafından paydaşların görüşlerine dayalı bir yapay zeka stratejisi hazırlanmalı.
  • Yapay zeka konusunda çalışabilecek yetenekli mezunlarının sayısını arttırılmalıdır. 
  • Türkiye’de yapay zeka merkezleri oluşturulmalıdır.
  • Global ekonomi, etik, politika geliştirme konularındaki çalışmalara katkı sağlanmalıdır.