NATO Stratejik Konsepti Nedir, Ne Değildir?
Tacan İLDEM, Büyükelçi (E), EDAM Başkanı
Türkiye NATO’ya katıldığı 1952 yılından bu yana İttifakın kollektif savunması başta olmak üzere tüm harekat, misyon ve diğer faaliyetlerine İttifak genelinde sahip olduğu ikinci büyük ordusuyla katkıda bulunmaktadır. 70 yıl geçmiş olmasına rağmen ne yazık ki Türkiye’nin NATO üyeliği nesnel veriler temelinde sağlıklı bir tartışma konusu haline gelememiştir. Farklı düşünen ve birbirine karşı duruşa sahip ideolojik akımlar konu NATO olduğunda adeta ağız birliği yapmışcasına benzer beyanları dillendirmekte, özellikle son yıllarda güçlenen “Avrasyacılık” hareketi NATO karşıtı bir duruşun toplumda hissedilmesinde öncü rol oynamaktadır. Hamaset ve popülizmin ön plana çıktığı bir ortamda NATO bazılarınca adeta bir ulusal çıkar sorunu, bir “günah keçisi” olarak takdime çalışılmaktadır.
Nihai tahlilde ülkemizin ulusal çıkarlarının azami ölçüde karşılanmasını sağlayacak dış politika vasıtalarından yararlanmak akılcılığın gereğidir. NATO’nun kutsanmasına elbette gerek yoktur. Ancak ulusal dış ve güvenlik politikalarımızın şekillendirilip uygulanmasına katma değer sağlıyorsa bu örgüte mensup oluşumuzdan olabildiğince yararlanılmalıdır. Türkiye’nin NATO’dan çıkmasının dahi tartışılmasında yarar görenlerin Türkiye’nin NATO caydırıcılığından yararlanmayacağı bir senaryoda nasıl bir inandırıcı alternatif güvenceye sahip olunacağının izahını da yapabilmelidirler. Öte yandan Türkiye’nin NATO’dan ayrılması durumunda Batı ile ilişkilerimiz ve önemli dış politika önceliklerimiz bakımından (GKRY’nin NATO’ya katılmasına imkan verilecek olması sadece hatırda tutulması gereken bir husustur) nasıl sonuçlara yol açılacağının da değerlendirmelerde önemle dikkate alınması zaruridir.
Kimi tartışmada Türkiye’nin kararların oybirliğiyle (consensus) alındığı NATO’daki üyelik statüsünü bir nevi edilgen bir rol gibi değerlendirenler bulunmaktadır. “Türkiye’nin NATO’da alınan kararları uygulamak zorunda olduğu” iddiası dahil bu yönde görüş açıklayanlar ya NATO’nun çalışma ve karar alma yöntemlerinden haberdar değildirler, ya da adeta bir özgüven eksikliğinin yansıması olarak NATO’da alınan kararlara Türkiye’nin kerhen rıza gösterdiği inancındadırlar. Unuttukları, ya da hatırlamak istemedikleri gerçek ise Stratejik Konsept gibi temel siyasa belgelerinin uzun bir hazırlık döneminde tüm müttefiklerin görüşleri ışığında şekillendirilip, Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde onaylandığıdır. Kabul edilen Konseptte de Türkiye’nin öncelik verdiği hususların yansıtılmış olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla Türkiye’nin karar alma sürecinde edilgen bir role sahip olduğu fikrini çağrıştıracak beyanlarda bulunanların yeri geldiğinde kullandıkları “masaya yumruğumuzu vurur kararı engelleriz” söylemleriyle çelişkiye düştüklerini görmeleri gerekir. .